asgari ücret

2025 yılına umutla giren milyonlarca çalışan, yeni asgari ücretin belirlenmesiyle bir nebze rahatlamıştı. Yüzde 30 artışla 22 bin 104 liraya yükselen net asgari ücret, ilk günlerde umut verse de, daha yılın ortasına gelmeden enflasyon karşısında hızla erimeye başladı. Çünkü hayat pahalılığı maaş artışlarını solladı, geçim derdi ise azalmadı.

Yılın ilk beş ayında açıklanan resmi enflasyon yüzde 15,09 oldu. Bu oran, maaşlara ocakta yapılan artışın neredeyse yarısını silip süpürdü. Hesaplamalara göre, ocakta 22 bin 104 TL olarak belirlenen asgari ücretin alım gücü, mayıs sonu itibarıyla 19 bin 200 TL seviyesine geriledi. Bu, çalışanlar için somut olarak şu anlama geliyor: Aynı parayla artık daha az ekmek, daha az süt, daha az ulaşım hizmeti alınabiliyor.

Üstelik asgari ücret yalnızca yılda bir kez belirleniyor. Yani marketteki fiyatlar ay ay artarken, maaş aynı kalıyor. Bu durum, maaşlı kesimin daha yılın ilk yarısında zam yapılmamış gibi hissetmesine yol açıyor. Elektrik, doğalgaz, kira, ulaşım ve gıda gibi temel kalemlerde yaşanan düzenli artışlar, dar gelirli vatandaşın üzerindeki yükü artırıyor. Hanelerde planlama yapmak neredeyse imkânsız hale geldi.

Emekliler için tablo daha da çetrefilli. Ocakta yapılan yüzde 15,75’lik zam, beş aylık enflasyonun neredeyse gerisine düştü. Yani maaşlara yapılan artış, fiyatlar karşısında çok kısa sürede anlamını yitirdi. SSK ve BAĞ-KUR emeklileri, yılın ilk yarısı henüz tamamlanmadan ocak zammını enflasyona kaptırmış oldu. Memur ve memur emeklileri için de benzer bir tablo var. Ocak ayında yüzde 11,54 zam almışlardı ancak beş aylık TÜFE artışı bu artışı da eritti. Hatta maaşlar reel olarak 2024 Aralık düzeyinin yüzde 3 altına indi.

Veriler gösteriyor ki yıllar içinde “asgari ücret – emekli maaşı” dengesi de bozuldu. 2014 yılında ortalama SSK emekli maaşı, asgari ücretin yüzde 126’sı düzeyindeydi. 2025 yılına geldiğimizde ise bu oran yüzde 80’e geriledi. BAĞ-KUR emeklileri için bu oran daha da düşerek yüzde 61’e indi. Emekli maaşları artık bırakın geçinmeyi, ayın sonunu getirmeye yetmiyor. Asgari ücretin emekli maaşını geçmesi, Türkiye’de sosyal denge açısından kritik bir dönüşüm anlamına geliyor.

Üstelik bu fark sadece TL bazında değil, döviz cinsinden de dikkat çekici. Ortalama SSK emekli maaşı, dolar bazında 2014’te 500 dolar civarındayken 2025’te 479 dolara düştü. Asgari ücret ise aynı dönemde yaklaşık 397 dolardan 597 dolara çıktı. Yani emekli, geçen yıllar içinde kaybetti; asgari ücretli ise sabit durmakta zorlanıyor.

Temmuz ayında yapılacak zam beklentisi elbette yüksek. Ancak mevcut veriler ışığında, yapılacak artışların büyük ölçüde sadece kayıpları telafi etmesi bekleniyor. Eğer ek bir refah payı gündeme gelmezse, çalışanlar ve emekliler açısından bu zamlar alım gücünü geri kazandırmayacak, sadece düşüşü durduracak.

Bugün milyonlarca insan temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Market alışverişi bir lüks haline gelirken, kira ödemek ciddi bir bütçe planlaması gerektiriyor. Gelir artışı yaşanıyor gibi görünse de reel olarak halkın alım gücü daralıyor.

Bu noktada yapılması gereken sadece geçmiş kayıpları telafi eden değil, geleceğe dönük olarak halkın alım gücünü koruyacak adımlar atmak. Gelirlerin enflasyona karşı otomatik olarak korunması, yılda bir yerine yılda iki kez yapılan ücret belirleme sisteminin kalıcı hale gelmesi ve özellikle düşük gelir gruplarına yönelik desteklerin artırılması bu adımlar arasında sayılabilir.

Ayrıca sadece ücretlerdeki artış değil, temel tüketim kalemlerinde yaşanan fiyat artışlarının kontrol altına alınması da büyük önem taşıyor. Kira piyasasındaki başıboş yükseliş, ulaşım zamları, enerji faturaları gibi sabit giderler, hanelerin en büyük derdi haline geldi. Bu kalemlerde yapılacak düzenlemeler, ücret artışlarından daha doğrudan bir şekilde vatandaşın cebine etki eder.

Bir başka önemli başlık ise sosyal yardımlar ve destekler. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan ve kira geliri olmayan emekliler için ilave yardımlar olmadan ayakta kalmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Aynı şekilde genç çalışanlar da tek maaşla ne ev geçindirebiliyor ne birikim yapabiliyor.

Görünen o ki 2025 yılı, çalışanlar ve emekliler için “geçim mücadelesi”nin merkezde olduğu bir yıl olmaya devam edecek. Enflasyonla mücadele kadar, gelirleri enflasyona karşı korumak da öncelikli hedef olmalı. Çünkü asgari ücretli vatandaşın yaşadığı gerçeklik; maaş bordrosundaki artış değil, pazar filesindeki eksilme üzerinden ölçülüyor.

Bugün sokakta, pazarda, otobüste, her yerde aynı cümle duyuluyor: “Geçinemiyoruz.” Bu bir serzeniş değil, bir alarm. Bu alarmın duyulması, milyonlarca insan için artık bir lütuf değil bir zorunluluk.

Cem Arslan/BorsaNotu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir